31 Mart 2014 Pazartesi

Mart 2014

Nasıl ülkecek kıskaçlara kıstırılmış gibi hissettiğimiz bir ay geçirdik belli değil. Bu kıstırılmışlığı en çok da ne zaman hissettim biliyor musunuz? Instagram'da takip ettiğim Türk insanlara ve yabancı insanlara baktığımda: Huzurumuzu sağlamak amacıyla primitif dedelerimizin kurduğu bir yapı olan devlet, maalesef bizim ülkemizde huzurumuzu kaçırmaktan başka bişey yapmıyor. Elin oğulları, kızları sakin ve huzurlu şekilde çiçek-böcek paylaşır, güneşi görünce çimlere yatar, eften püften sebeplerle mutlu olabilirken bizim omuzlarımıza çok ağır yükler yükleniyor, mutluluğumuz engelleniyor, baskı altına alınıyoruz, huzurumuz kaçırılıyor.

Sırf Mart ayında ve sırf Berkin Elvan, Ece Su düşünüldüğünde bile normal vicdana sahip bir insanın katlanması, sağlıklı bir ruh halinde kalması öyle zor ki. Böyle yükler yüklenmemeliydi vicdanlarımıza, ya da en azından bizim vicdanlarımıza yüklenirken esas yüklenmesi gereken vicdanlar bu kadar rahat olamamalıydı. Buraya yazarken bile kısır döngüye girmek, bu düşüncelerin kafada dönmesi vs.

Sonrasında 'vah gidene' deyip hayata devam ediyor, akşama ne yesek diye düşünüyoruz. Gündelik hayat bi şekilde olanları sindiriyor, yediriyor hayat devam ediyor. Mart ayında gündelik hayatımdan kısaca bahsedersem:



Yazın giymelik bu tişörtü aldım, renklerini çok sevdim.


Bazen işe giderken heveslenebilmek için kendi çapımda süslendim, sonra hazır süslenmişken fotoğrafımı çektim, instagrama koydum. Bunlar bu ay giydiğim ofis giysilerimden bir kuple. Babetler Yargıcı, sol üstteki bluz Herry, diğerleri eski sezon.


Şu yukarıdaki kitap bana hediye gelmişti eskiden. Ben de "elbette bazen hızla dönüp sonra duracağım" dedim, hazır demişken kitabı da ev dekorasyonuna kattım.


Evde sosis sevmezken ikea'ya gidince şu hot doglardan yemeden gelmemem bence de garip.


Ofiste bir takım tatlısal çalışmalar. Evet, çekmecemde nutella var :)


Bu ay tasarruf ayımdı, geçen aydan sipariş verdiğim şu güzeller bu ay başında geldi. Ben beyaz üzerine mavi seviyorum sanırım.


Bunlar da kutularıydı. Merak edeniniz olursa, Esse'dendi bunceğizler.


Temizlik önemli: pazar günleri benim official makyaj malzemelerimi temizleme günüm. Sık makyaj yaptıysam haftada bir, yapmadıysam iki haftada bir fırçalarımı yıkıyorum. Hem ölü deriler gidiyor bakteriler azalıyor, hem makyaj malzemelerinin ömrü uzuyor. Dalin'le yıkıyorum, özel bir malemeye gerek yok.



Şu hırkam ve şu kolyemin çok uyumlu olduğunu düşündüm ve yaz gelmeden haftasonları bolca giydim.


Canımın çok Alman pastası istediği bir gün bu pastanın görüntüsüne tav oldum ama tadını pek sevmedim. Yakın gelecekte evde durduğum bir gün Alman pastası yapıciyim.



Mumlar yaktım, huzur buldum.



Ejderha dövmeli kız serisinden sonra İsveç'in dünyaya en büyük armağanı ikea'da geçirdiğim 3-4 saat sonrası sehpamızın son durumu buydu. Çok güzel oldu. 


Kitap okudum. Bu ara normalde okuduğum tarzdan farklı bazı kitaplar okuyorum ve yazısı gelecek pek yakında.



Pazar kahvaltısı sevdiğim şeyler arasında önlerdedir. Bazen böyle sade,


bazen böyle kalabalıktı. Ama pazar kahvaltısı olmadan olmazdı.


Mumlarımı yaktım demiş miydim?


Yemekte de mum yakmaktan geri kalmadım.


Bir pazar günü en en sevdiğim bi şekilde böyle geçti.
2 Broke Girls sever misiniz? Caroline olsun Max olsun, ikisi de çok iyi kızlar :)


İlk baharı getirdim.


Hem tıkındım, hem blogumu yazdım. Her şey sizler için :P


İş için Antalya'ya gittim. Ofiste tüm günü geçirmektense böyle dışarılarda olmayı seviyorum. Tabi "başıma bir iş gelmeyecekse seviyorum" diyeyim. Zira bir de dışarı işlerini yapıp yapıp sonra ofiste işlerin birikmesi gibi bir durum var ki düşman başına!


Derlilik topluluk severim.
Tuvalette dolabın üstünde, orda burda dolanan şu ıvır zıvırım için bu sevimli yeşil kutuyu aldım ve hepsini içine topladım.
Ofiste de yeni bir iş olduğunda öne kalkar masamı derler toplar etrafı paklarım. O zaman çalışmak daha zevkli oluyor.


Şu moringa kremi almışım, çekmecede kalmış, ofise götürdüm, elleri yumuşacık ve mis kokulu yaptığı gibi tırnak diplerini de yumuşatıyor.


Bir cumartesi ofiste eğitim vardı. 10:30'da. 7:30'da kalktım. Giyindim, kuşandım. Niye bu kadar geç saate koyuyorlar diye höflene pöflene oturdum, örgümü ördüm, saati bekledim. Sonra gittim, insanlar bi de geç kalmışkar çünkü uyanamamışlar. 10:45 gibi toparlandılar.

10:30'daki eğitime uyanamadım diye geç kalınır mı yahu?? Beni insanların geç kalmadığı ve disiplinden öldüğü Cermen topraklarına gömün!! (sanki ülkedeki tek aksalık insanların dakik olmamalarıymışçasına, hoff)


Örgü yazımda bahsettiğim yeni projem bu hallerde.


Bir saksıya Crocus Botanical diğerine Gladiolus ektim. Sonra sözlüğe baktım, Çiğdem ekmişim :)

1. hafta sonuçlarını görüyorsunuz fotoğrafta. Bi yanlışlık olmazsa biri beyaz biri mor çıkacak. Beyaz olan başını uzattı bile.


Mart ayında yaptığım en hayırlı iş de şu dolabımı aklamak paklamak düzenlemek oldu. Bir de oy kullanmamın hayırlı olduğunu düşünüyordum ama maalesef olmadı.

İşte böyle bir Mart ayıydı. Umarım Nisan çok daha huzurlu ve sakin geçer.

Mutlu Nisanlar, mutlu günler ve sevgiler.


26 Mart 2014 Çarşamba

Örgü Faaliyetleri - 2 (Hırka ve Kırlent Kılıfı)


Sizlere dün akşam bitirdiğim bir hırka ve bir kırlent kılıfımdan bahsetmek isterim. Önce hırkaya başlamıştım, sonra biraz içimi bayması ve annanemin renkli ipler vermesi üzerine kırlent kılıfını da başladım ve ikisini birden yürüttüm. Başlama sırasına göre önce hırkaya yer verelim:



Böyle tepeden başladım ve tek parça halinde gövdenin tamamını ördüm. Gördüğünüz gibi dümdüz bir örgü, annanem bir takım komplike modeller de gösterdi ama ben özellikle giyilecek bir şey örüyosam basit modeller ve beğendiğim renkleri bir araya getirerek görüntü sağlamayı daha çok seviyorum.


Boğazdan başlayıp örüp gövdeyi bitirince bu kolsuz recai ortaya çıktı.




Kollarını da örünce böyle oldu.



İlk resimde de görüldüğü gibi bu hırkaya fermuar diktirdim.



Sonra da güzelce katladım ve dolabıma kaldırdım. Bu sene mevsimler hile yaptım, kış olmadı, belki seney olursa sıcak sıcak giyerim.

Gelelim kırlent kılıfına.


Bu da önü papatyalı arkası granny stripe kırlentim. Renkleri çok güzel değil mi?

Ankara'ya gittiğimde annanem ördüğü kazaklardan yeleklerden kalan ipleri verdi büyük battaniye projem, "Projestanbul" için. Fakat verdiği iplerin hepsinin kalınlığı farklı farklıydı. Baktım battaniye yapsam yamuk yumuk olur, kırlent kılıfı yapayım dedim.


Aslında minik minik motiflerden oluştuğundan biraz uğraştırıcıydı, özelikle de her bir motifin çiçeğinde ve kenarlarında ip kesmek gerektiğinden. Buna rağmen renkli oluşu nedeniyle yaparken çok zevk aldım, hiç sıkılmadan ördüm.

Kare olacaktı ama bizimkiler şu uzun kırlente olsun bari dediklerinden ona göre dikdörtgene çevirdim yol yakınken.



Arkasına da granny stripe yaptım. Güzel renklerle harika duran çok çok basit bir model bence granny stripe. Örmesi de çok zevkli.




Sen keyfin resmini yapabilir misin Abidin? Ben fotoğrafını çektim, aşağıda. "Max ve Carolinela örgü keyfi!"

TV'de 2 broke girls, elimde renklerin ve modelini sevdiğim bir örgü, sıkılırsam elimin altında bir kitap, fotoğrafta görünmese de kahve.


İki tarafında bittiğinde durum böyleydi. Diyeceksiniz ki peki neden aradaki kahverengi? Çünkü dediğim gibi bu "ev ekonomisi" temalı, elde kalan iplerle yaptığım bir kırlent çalışmasıydı ve annanemin verdiği iplerden seçtiğim iplerin ömürleri arka tarafı tamamen bitirmeye vefa etmedi. Ben de kendilerine en yakın kalınlıktaki bri kahverengi ipi işin içine soktum. "Üstüne de şu keçe süslerden dikerim ki" dedim. Uyum sağladığını düşünüyorum.


İki tarafı birbirine dikip kırlenti de içine koyunda böyle toplarlak güzel bişey oldu.






E bunlar bitti. Şüphesiz ki boş duracak değiliz. Şu güzelim ipleri yeni aldım, hedefim sonbahar/kışın tv izlerken sığınma hissine cevap verecek, hantal olmayan bir battaniyemsi örmek.


Mutlu günler dilerim, sevgiler.

24 Mart 2014 Pazartesi

Pastel 141 ve 145



Pastel ojeleri fiyat-performans açısından çok kullanışlı buluyorum. Yerli bir firmanın böyle genelde güzel ojeler yapması sevindirici.

Yine Pastel'in baharlık, rengini en çok güneşte belli eden 2 ojesinden bahsetmek isterim sizlere: 141 ve 145


Pastel 145: Önceki postlarımdan birinde pastelin renklerine göre dokusunun değiştiğini yazmıştım, kesinlikle kıvamı her renkte aynı değil. Bu gördüğünüz çok çok beğendiğim yeşil renkte kapatıcılık çok iyiydi, tek kat kullanılmaz tabii ama iki katta tam kapatıcılık sağladı, resimlerde gördüğünüz de 2 kat sürülmüş ve top coatsız hali.




Böyle renkleri seviyorum, renk katmayacak kadar bayık değil, kirli gösterecek ertesi gün ellerime bakıp bakıp rahatsız olacağım kadar renkli değil, tertemiz duruyor bence.


Özetle siz de rengi beğendiyseniz dokusu itibariyle çok tavsiye edeceğim bir oje, tahminim yaz boyu ayda bir de olsa kesin sürerim.



Pastel 145: Yukarıdakini hem renk hem doku olarak süper bulduktan sonra bu gördüğünüz mercan rengine puanım biraz düşük, zira yapısı çok ince geldi bana. İlk kat yok gibi bir şeydi zaten, genelde 3 kat sürmeyi sevmediğimden ikinci katı bayağı bir yoğun-kalın sürdüm, kurumak bilmedi vs.


Rengi de sevdim ya da sevmedim diyemem. Kararsızım. İlk sürdüğümde pek hoşuma gitmedi ama sürmüşken kullanayım 1-2 gün dedim. Sonra güneşte böyle ellerime bakasım geldi durup durup, canlı bi renk, hoşuma gitti. Bir daha şans vereceğim. Benim ellerim biraz koyu renk, sanki pek uymadı bu mercan, beyaz tenli bir elde çok güzel durur bence.


Bi de bu renk mint yeşiliyle çok uyum sağlıyor, Pastel 145'i sürdüğüm bir zamanda işaret parmaklarıma da bundan süreceğim, güzel olacağını düşünüyorum.



Şimdi müsaadenizle şurda yazdığım gül kurusu ojemi sürüp, az bi spor yapıp pek yakında bir post haline getireceğim örgümle ilgileneceğim :)

Herkese sevgiler.