25 Aralık 2016 Pazar

Yeni Yıl Kararları - 2017


Bu yıl adeta bir şirketmişimcesine yılı 4 çeyreğe bölerek  hedefler koydum kendime. Hepsi olur olmaz, bilemiyorum tabii şimdiden. Ama insanın kendine genel bir yön vermesi, savruluyor gibi hissetmemesi açısından hedefleri olması güzel şey bence.

Şu yılbaşı konsepti fotoğrafının altında sizlerle de paylaşmak isterim:



- Ailemi bir Avrupa şehrine götürmek, onların da o güzel binaları, sokakları görmesini sağlamak. Kısaca aileme batıda bir şehir gezme deneyimi yaşatmak - Q4 (Bunu ancak 2017 Kasım'dan sonraya hedefleyebiliyorum. Çünkü işe yeni girdim ve iznim yok:/ ) - Fotoğraf Prag'tan temsili, ben çektim :)

-6 aydır ihmal ettiğim saç sağlığı işlemlerimi yaptırmak (eksik vitaminleri belirlemek açısından kan testi ve PRP ) - Q1 Bunu artık ertelemeyi bırkaıp randevu alarak ilk çeyrekte tamamlarım sanırım.



-Evde daha çok vakit geçirmek, Çünkü ev değiştirdim ve evimin İstanbul şartları dikkate alındığında bayağı bir ağaç görüyor olmasından çok memnunum. Huzurlu huzurlu kitabımı okumak,filmlerimi izlemek, İsmail'i mıncırmak istiyorum işten kalan vakitlerde - Bu hedef Q1,2,3,4 hepsi için -Fotoğraf canım evim ve canım minnoşumlu temsili-


-Bremen ve Brugges' görmek. Bunu iznim olmadan bu yıl içinde nasıl yaparım bilmiyorum ama bu iki minik şehri görmeyi çok istiyorum. - Fotoğraf Bremen'de çekilmiş, online buldum-



-Kış sezonundan hiç bir giysi satın almamak. Yaz sezonundan da basic ve toplamda 500 TL'yi geçmeyecek bir alışveriş dışında bir şey almamak. Q1,2,3,4

Çünkü çok almak mutlu etmiyor. Ne kadar çok alırsam o kadar hızlı eskiyor benim için. Tatminsizlik artıyor. Evdekilerden, eskilerden uydurup güzel hissesinde o hissiyat daha uzun sürüyor.
Mesela bu kazak bana hep Prag'ta yaptığım şu kahvaltıyı hatırlatacak. Bir şeyi sindire sindire eskitmek çok güzel.

Ana hatlarıyla böyle. 2 kilo vermek vs tarzı eften püften hedeflerim de var ama o ayrıntılara girmiyorum.

2017 yılı hedeflerimi bir hashtagle özetleyecek olsaydım da "sadeleşmek" olurdu herhalde.

Siz neler hedefliyosunuz?

10 Eylül 2016 Cumartesi

Kullandıklarım - 8






John Frieda Brilliant Brunette Şampuan ve Saç Kremi:

Bu seri yenilendi tipinden göreceğiniz gibi. Eski halini denemiş ve fiyatına göre anlamsız bulmuştum, yenilenmiş halini de deneyeyim dedim. Aslında fazla bir parlaklık vermemiş gibi gelmişti ama bitip de başka şampuana geçince saçlarımı daha mat buldum. Dolayısıyla işe yaradığını söyleyebilirim parlaklık anlamında.



Body Shop Vitamin E Nemlendirici: 

Bu seri karmadan kuruya dönük ciltler içinmiş. Buna rağmen hiç yağlı değildi, gayet hafif ve güzel bir nemlendirici. Yaz döneminde hep bunu kullandım sadece sonlara doğru artık vildim iyice alışınca hafif yağlı yapmaya başladı. Kışın daha da tavsiye ederim. Çok hafif bir kokusu var. yüzünüzde çiçek patlamış gibi efil efil kokmuyor.




Krauterhof Anti-selülit serumu: 

10 günlük bir serumdu bu, düzenli kullandım. Oldukça etkili ve gözle görünür şekilde pürüzsüzleştiriyor. Yani aşırı selülit olduğunda etkili olur mu bilmem ama hafif varsa çok tavsiye ederim. Sürünce hafif ısıtıyor, yanıyor sürülen bölge, ama yarım saatte geçiyor. Tekrar şu an almayı düşünmüyorum. Sağladığı iyileşmeyi sporla sürdürmek lazım. Belki yaz başı yine alırım.




Milk Shake Saç Köpüğü:

Bu çok klasik bir ürünmüş zaten. Ben de çok memnun kaldım. Hatta önce bu küçüğü aldım sonra büyüğünü. Büyük olanı hala kullanıyorum. Hiç sertleştirmiyor saçı, dalgaları belirginleştiriyor, rengi parlatıyor. Hayallerimdeki saç kremi. Çok yoğun ve kalıcı karamel kokuyor ama kesinlikle mide bulandırıcı değil, kaliteli pastane gibi kokuyor saçlar. Çok tavsiye ederim.




Syoss Saç Kremi: Bunu blogta daha önce defalarca övdüm. Market saç kremlerinden en mükemmeli, devamlı alırım. Yağlı değil, güzel yumuşatıyor saç uçlarını, çatallanmaları alıyor, mis kokuyor.

3 Eylül 2016 Cumartesi

Aylık Mutluluklar - 1



Eve aldığım şu ayçiçekleri,



Boyner'deki indirimden şu sepeti alıp içine koli bandından telefon şarjına, bilgisayardan İsmail'in tarağına kadar ortalıkta dolanan ne varsa doldurup evi derli toplu hale getirmek,


Eve yakın mesafede olan, menüsüne aşina olduğum ve her sefer menüye baksam da hep aynı şeyi yediğim, üstelik yeşilliklere bakan bu yerde hem de bir pazartesi sabahı kahvaltı yapmak,



Fırında yağsız pişirdiğim yeşil kabuklu kabakları köri ve kekik karıştırdığım yoğurda batırıp yemek,


Güzelce yüzdükten sonra uzuuun saatler şezlongtan kalkmadan kitabımı okumak ve bittiğinde kaç saatte bitirdiğime bakmak

geçen ay beni mutlu edenlerdendi.

Sevgiler.

1 Eylül 2016 Perşembe

Ağustos 2016



Merhaba sevgili okur. Artık serin serin Eylül geldiği, vıcık vıcık güneş tepemizden çekileceği için mutlu olduğumdan Ağustos postunu biraz uzun tuttum. Bol fotoğraflı az yazılı. Buyrun.



Bu seriyi okuyorum. İkinci kitabı bitirdim, üçüncüye başladım. Charlain Harris'i çok seviyorum, çok sürükleyici ve zevkli yazıyor.



İlk kitap olan Grave Sight'ı 8.3 saatte okumuşum.




İkinci kitap Grave Surprise'ı ise 7.9 saatte.


Böyle uyandığım sabahlar çok huzurlu.


Bi de evi temizleyip pırıl pırıl evde kahve içeceğim zamanlar.


Kahvaltı çeşitlendirme denemelerimden pastırmalı kaşarlı ısırmalık,


breakfast muffin,


ve asparagus&cheese pastry.



Instagramın snapchat tarzı yeni uygulamasını aktif kullanıyorum :)


Kahvaltı yaparken olsun bamya temizlerken olsun hep the Flash izledim.



Böyle et, sebze, patates yanyana menülerimi çok seviyorum. Hem sağlıklı, hem ekmeksiz doyurucu hem kilo yapmaz.


Bazen patatesin yerini pilav alır.

Bu ayki favori yiyeceğim fırında tamamen yağsız ve baharatlı kabak. Köri ve kekikle tatlandırdığım yoğurda batırıp batırıp yedik. Nefis nefisti. Yemeğin yanına da olur sağlıklı atıştırmalık olarak da.



İlk kez Creme Brulee yaptım. Ne yalan söyliyim fena olmadı.


Satisfaction (soldaki) ile Californication (sağdaki).


Temsili film izleme fotosunun altına izlediğim filmleri yazayım: Zootrapolis, Blue Jasmine, Irrational Man ve Scoop.

İlki anime, sonrakiler Woody Allen filmleri. Woody Allen çok severim.

Bu tarzı instagramda gördüm, İngiltere'de bir mağazadan, çok beğendim. Bluze de pantolona da bayıldım. Kemikli vücutta güzel durur.


Bu gömlek de aynı mağazadan. Çok sevimli ve şık bence. Du bakalım alırız belki bi şekil.

Okullar da Eylül'de açıldığından Eylül bana hep yeni başlangıç ayı gibi gelir. Güzel yeni başlangıçların olduğu, huzurlu bir Eylül diler, hepinizi öperim.

Sevgiler.

24 Ağustos 2016 Çarşamba

Datça-Bodrum



Geçen sefer çok fotoğraf var diye ayıklayıp yazmaya üşenmiştim. Ama geçenlerde Datça'ya yine gittim ve bazı kişisel fikirlerimi yazayım dediğim özellikle denediğim yerler hakkında. Bana nostalji olur, gidecek olanlara da fikir / gitmeyi düşünmeyenlere de gitme isteği verir :P

Datça'dan da Bodrum'a geçtik, yazıya onu da ekledim.



Datça'daki zevklerimden biri merkezdeki Şirin Baba'dan midye yemek.


Bir diğeri Badem Kafe'de kumpir yiyip sonra da hemen yan tarafındaki Mai Coffee'de Cold Drip içmek oldu. Burayı ikinci gidişimde keşfettim. Yukarıdaki fotoğraf Mai Coffee'den. Sapsade bir yer.



Sahil'deki Machu Picchu Cafe. Burayı genelde akşam tercih ediyorlar. Ben gündüz de limonata falan içmeyi sevdim, manzarası gündüz daha güzel. 



Badem Kafe'nin karşısındaki restoranlardan biri. Yemek için gitmedim ama bu görüntü hoşuma gitti.


Böyle bahçenin içine ahşap masa koyduğum bir evde yaşasam.


Gittiğimiz tekne turlarından birinden. İnceburun.


Gece Datça sahili.

 
Kumluk ya da taşlık plajı. Hangisiydi unuttum.


Kargı koyu. Burası Datça'nın arabayla ulaşılan en ucu. Tekneyle ulaşılan en ucu ise Knidos oluyor.


Tepeden Datça.




Gelelim Bodrum'a. Biz Göltürkbükü'nde bir otelde kaldık. Yukarıdaki fotoğraf da otelin plajından. Ben bu şekil dümdüz denizde yüzmeyi seviyorum. Burada da sabah 9'a kadar ve akşam 7'den sonra tam böyle oluyodu deniz. O yüzden sabahları 7-8 gibi kalkıp yüzdüm hep. Bu saatler arasında da güzeldi deniz ama böyle göl gibi aşırı düz değil. 




Sabah yüzmesi sonrası mis gibi kahvaltı.


Sonra sahilde yayılmaca.


Charlaine Harris'in Harper Connelly serisine başladım. Bu ilk kitabı. Aylık blog postunda ayrıntılı yazacağım fikirlerimi.


8.3 saatte bitirmişim ilk kitabı. Yaşasın sahilde uzun uzun kitap okumaklar.


Bazen öğlen bazen akşam yemekleri için Türkbükü merkeze gittik. Bu da bir öğlen Casita'da mantı yerken.


Gün doğumu kalp kalp.


İlki bitince ikinci kitaba da başladım. Çok iyi bu kitaplar, çok bayılarak okuyorum.


Bir akşam otelde yedik. 


 Türkbükü merkezin hemen girişinde sağda bir dondurmacı var. Adı yok, doğal dondurmacı yazıyor. 20 çeşit falan var. 10'unu denemişimdir. Hepsi çok güzeldi, giderseniz kesin yiyin.



Otelde sakin akşamlar.

Manzaranın durgunluğu, güzelliği, pırıl pırıllığı.


Bu da son sabah yola çıkmdan önce kahvaltı.

Sevgiler.