Bu ay çok nadir günler dışında sıkıcı, sönük böyle sümük gibi bir aydı. Ne yaptığımı bilemedim genelde. Telefonumdan şunları toparladım Şubata dair.
NYC'nin Precious Sapphire rengini çok beğendim, tırnağımda soğuk soğuk duruşunu da sevdim. Ancak çıkarırken malum yapısı gereği o kadar zor çıktı ki bi daha sürmem herhalde. Ya da 1 sene sonra falan zor çıktığınu unutunca sürerim.
MS 2150 adlı biraz metafizik biraz bilimkurgumsu kitabı okudum. Bitirmedim. Ama sevmediğimden değil. Doğum günümde bir kitap hediye geldi, ben de bunu elimde süründüre süründüre okuduğumdan bari onu araya aliyim de geri dönerim dedim. Bu daha ağır ve yavaş ilerlenen bir kitap. Yapısı roman ama sıradan olay örgüsü anlatan roman değil.
Paşabahçe'den neredeyse geçen sene bu zamanlardan beri gelip gidip bakıp alsam mııı almasam mı dediğim bu seramik maskenin son 1 tane kaldığını görünce aldım. Duvara astım. Çogzel oldu.
Yıldız Tilbe konserine gittim iki arkadaşımla.
Brüksel lahanası, patates, et şeklinde yarım saatte yapılmalık yemekler yedim.
Çamaşır ve bulaşık makinesi boşaltmayı seven yoktur sanırım. Ben çamaşırı buşalıktan bi tık daha fazla sevmiyorum.
Aramızda bazı ramen yapanlar vardı. Çok da güzeldi, İstanbul'da ramen bulabildiğimiz diğer tek yer olan Wagamama'nın rameniyle çok rahat yarışırdı. Bir de evde noodle olsaydı da spagetti yerine noodle kullanabilseydik tam olacaktı. Bu da böyle bir Naruto nightımızdı.
Doğumgünümü kutladım çiçeklerimle.
Pastalarımla.
Bi de bu renkli ve dandik yüzüğü aldım. Bi de yeşilini aldım. Aynı renk ojelerle bence güzel duruyor eğlenceli.
Filmlerden Deadpool'u izledim. Çok eğlendim. Göndermeleriyle ve süper şakalarıyla rahatlıkla ikinci defa izlenebilecek güzellikte bi film olmuş. Başka ufak tefek filmlerde izledim ama Deadpool kadar beğendiğim olmadı bu ay.
Yok ya aşırı da fena geçmemiş.
Hadi hayırlı martlar.