Beklenmedik şekilde mutlu eden bu günü blog tarihime yazmak istedim. Sabah, cumartesiden beri yağan karla bizim balkon şöyle, yollar da kar dolu olunca bugün evden çalışmaca vardı.
08:30'da kalkıp önce şu ekmeksiz minik kahvatıyı yapıyorum. (Şubata kadar 4 kilo vermek gibi olduğu kadar olmadığı kader bir hedefim var. Ama ben azcık dikkat edince bile oluyor zaten.)
Aynı anda da bugün neler yapacağımı planlıyorum. Yapacaklarımı yazıp üstünü çizmeyi severim. Erteleme huyunuz varsa siz de yapın. Hiç bir şeyi ertelemez, unutmaz, atlamaz hale geliyorsunuz. Muhteşem.
Kahvaltım ve planlamam bitince filtre kahve yapmaya geçiyorum mutfağa. Ben kahveyi çekirdek olarak Petra'dan alıp Hario'da demliyorum. Geçen hafta kahve değirmeni, hario ve filtre spariş ettim. 140 TL civarında bir masrafı var tüm sistemin (kahve hariç).
Daha önce Delonghi'de espresso yaptığımı görmüşsünüzdür. Bazen hala ondan da yapıyorum. Ancak espresso makinemin vidaları sökülerek bir temizlenmesi gerekiyor, onu tam nasıl yapacağımı henüz çözemedim. Bir de Petra'nın kahvesi o kadar farklı güzel ki, espresso olarak içinde aroması hissedilmiyor, filtre kahve daha iyi hakkını veriyor. Bu yüzden bu ara filtre kahve.
Hario'da demlemenin en önemli noktalarından biri önce kahveyi ıslatıp bir 30 saniye beklemek. Gerisi normal demleme. Tabii yavaş yavaş ve her yerine eşit dökerek.
Mmm muhteşem, yumuşacık kahvemi bir dilim nutellalı ekmekle içiyorum. Bir taraftan da çalışmaya başlıyorum.
İsmail de beni teftiş ediyor bilgisayarın arkasında.
2-3 saat çalıştıktan sonra kalkıp bir yüzümü yıkayıp, nemlendirip kendime çeki düzen veriyorum.
E öğlen oldu. Biraz ara verip kitabımı okuyorum. Bayağı başlardayım ama çok eğlenceli ve sürükleyici bir kitap.
Sonra öğlen yemeği. Manzaram böyle.
Yemekte de ton balıklı sandviç ve red ale bira.
Yemekten sonra 45 dakika spor yapıyorum. Spor sonrası camı hafif aralayıp İsmail'e kar havası aldırıyorum.
Sonra This is Us'ın 4. bölümünü izleyip salep içiyorum.
Bu defa odaya geçip 2-3 saat daha çalışıyorum. Bitirdiğim işlerin üstünü çizmişim. Ne güzel.
Sonra "When Marnie Was There" (Omoide No Mani) diye bir animasyon filmi izliyorum. Aile bağları, dostluk vs temalı ve biraz da gizemli. Bunları zaten severim. Ama bunun çizimleri de çok güzel. Bayağı beğeniyorum.
Filmden sonra bir yarım saat daha çalışıp işleri toparlayıp akşam yemeği faslına geçiyorum.
Yemekte karides noodle var.
Yemekten sonra asıl adı Taare Zameen Par olan şu yukarıdaki Hint filminin yarım saatlik özet geçilmiş bir versiyonunu izliyorum.
Sonra da çekirdek çıtlayıp bira içeren Serseri Mayınları izliyorum. Ferzan Özpetek hep severim zaten. Bu filmini izlememiştim. Huzur veren filmler kategorisinde yer alıyor bence ve gayet kafa yormayan, hafif, eğlencelik bir film. İyi bir hissiyatla da kapanış yapıyor.
Saat 01:30 olmuş bile. Yatıyorum.
Sevgiler.