24 Mayıs 2016 Salı

Rimmel - 462 Loosey Goosey Dancin




Şu yeşil ojemi müsaadenizle bir yazayım istedim.


İlk sürdüğümde biraz fazla açık geldi rengi ama sonra alıştım, gün içinde parmaklarına bakıp bakıp mutlu oldum.

 
Fotolarda 3 kar sürülü. 1 kat bile yeterince homojen, 2 kat kesinlikle yeterli ama ben 2. katı sürerken hatalar yaptığım ve sonra silmeye üşendiğim için 3. katı da geçtim.
 
 



 Starbucks çubuğuyla aşırı uyumlu bir renk olması da önemli bir avantaj tabii :P

Sevgiler.

23 Mayıs 2016 Pazartesi

Kullandıklarım - 7



Sıradan alırsak:

Syoss Hacim Şampuanı: Bu şampuana beğenimi defalarca yazdım. Hacim şampuanları arasında en sevdiğim. 4-5 kutu kullandıktan sonra merak ettiğim başka bir markanın şampuanını deniyorum bu ara. Syoss'un da saç kremini aldım bu defa. Ama buna da gelecekte tekrar mutlaka dönerim.


L'occitane Ayak Kremi: Ayak kremi benim için bir ihtiyaç değil. Bunu da l'occitane'dan sipariş ettiğim pakette bulunduğundan kullandım. Güzeldi, duştan sonra sürüp yattığımda ertesi sabah ayaklarım yumuşacık uyandım. Ama zaten çok ayakta durduğum bir işim olmadığından ayaklarıma extra bakıma gerek duymuyorum. Sizin öyleyse tavsiye ederim bu kremi.


Gliss 6 Miracles Oil Essentials: Saç bakım yağı ise çok ihtiyaç benim için. Saçlarım uzun ve uçları boyalı. Yağ kullanmazsam kupkuru oluyor uçları. Bu defa da Gliss saç bakım yağını denedim. İşini yaptı, banyodan sonra saçım ıslakken 5-6 fıs sıkıp avucumla saçlarıma yedirerek kullandım. Elimdeki benzer ürünleri bitirip temizledikten sonra tekrar alabilirim.


Bunları şurdaki Yves Rocher yazımda yazmıştım.


Dove El Sabunu işte banyoda lavabonun kenarında duran herkese açık sabun. Seviyorum ben Dove sabunları, kuru kuru yapmıyor cildi. Bittikçe de yeniliyorum.


 
Bu yazının en ilginç kısmı bence bu. Yaz geleyazınca raflarda selülit kremi kalmadı a dostlar. Benim problemim selülitten ziyade çatlaklar olunca çatlak yağı aldım. Esasında bendekiler çok derin de olmamakla birlikte bunların herhangi bir kozmetik ürünle çözüleceğine inanmıyorum. Kozmetiği bırakın ameliyatla bile geçer mi emin değilim. Yine de böyle bir ürün var madem deneyeyim dedim. Başlarda bayağı düzenli, günde iki defa kullandım. Şişenin yarısından itibaren biraz boşladım. Gözle görülür bir etkisi olmadı.
 
Bir de kullanımı zor bence bunun. Bildiğiniz yağ. Vücuda sürünce emmesi zaman alıyor, yağlı yağlı nereye kadar dolaşacak oturacaksınız değil mi? Bir de cıvıklığından ötürü sürerken de hakim olmak zor, yerlere falan damlıyor ıyy.
 
Şimdi benzer problemler için daha krem formatında bir ürün kullanıyorum. Bitince onu da yazacağım.
 
Sevgiler.


19 Mayıs 2016 Perşembe

19 Mayıs 2016'nın Günlüğü



Sabah 10'da kalkıp, kalkar kalkmaz evi süpürüyorum.  Yani aslında gün evi süpürmekle başlıyor ama o aktivitenin fotoğrafını estetik bulmadığımdan bir sonraki adım olan kahve yapma aktivitesiyle fotoğraflamaya başladım.


Sonra kahvemi ve bir parça kirazımı alıp yatağıma geri dönüyorum. Çünkü gribim, çünkü dün işyerinden çok morali bozuk döndüm ve akşam şarap içtim, çok yorgun hissediyorum. 2 saat kadar kitap okuyorum.

Marie Kondo'nun "Hayatı Sadeleştirmek İçin Derle, Topla, Rahatla" adlı kitabı. Severim derlilik topluluk. Yaşam alanının ruh halini çok etkilediğini düşünüyorum. Kendi adıma zaten derli ve topluyumdur, ofiste bile bir işe başlayacağım zaman önce masamı düzenlerim. Buna rağmen kitabın bayağı faydasını görüyorum. Siz evdeki dağınıklıktan ve yığıntıdan şikayetçi olanlardansanız daha çok faydasını görürsünüz.



Sonra İsmail geliyor. Kitap okuma bana bak diyor.


Bana bak demedim mi sana diyor.


E saat öğlen bir buçuk oldu. Boyozlu zeytinyağlı otlu ege kahvaltısı yapıyoruz.



Pencere önüne takılı saksılarıma ektiğim tarım ürünlerimi suluyorum. Ekeli 1 ay oldu. Biber verdi bile tatlım.


Sonra mutfağı topluyorum.


Sonra geri yatağıma. Biraz The Big Bang Theory izleyerek biraz uyuyarak 2-3 saati tembel tembel geçiriyorum.


Bu kada yatmak yeter diyip kalkıp bir blog postu yazıyorum.


Sonra çorap çekmecemi düzenliyorum. Marie Kondo'nun yöntemlerini kullanarak. Gardrop ve kitaplar için de yöntemleri var ama onlar bende şu an zaten düzenli ve sade olduğundan en dağınık olan çorap çekmecemden başlıyorum uygulamaya.


Sonuç bu.


Sabah kahvaltıdaki iştahım akşam üzeri hiç yok. Akşam yemeği adettendir diye ufak bir ton balıklı salata yapıyorum. Hem de evdeki roka ve maydonoz bozulmasın. Ek ekonomisine giriş.

Bu hastalığın en garip tarafı, tam iyileştim diyorsun sonra yeniden iştahsızlık, yorgunluk, halsizlik.


Sonra kahvaltıdan bu yana aklımda olan ama ertelediğim bulaşık makinesi boşaltma işine girişiyorum.
Bu da bitti.


Bu sırada bizimkiler uğruyor bana. Babam şu tatlıdan almış, kahveyle yarısını kemiriyorum iştahsız iştahsız.


Duş ve sonrası vücuda nemlendirici, yüze nemlendirici, göze nemlendirici. Çeşitli sürünmeler.


Bugün çok az meyve yediğimi hatırlayıp meyve yiyorum.


Sonra ojelerimi çıkarıp, elimi ayağımı dudağımı nemlendirip, bir bardak sütümü de alıp yatağıma geçiyorum. Saati 07:30'a kuruyorum. Yarın biraz erken gitmem lazım. Belki bir bölüm dizi izler belki kitap okur sonra da uyurum.

Güzel dinlendim bugün, huzurluyum. Umarım sizin gününüz de huzurlu geçmiştir.

Sevgiler.

Kullandığım Yves Rocher Ürünleri




1,5 -2 ay önce bir yves rocher alışverişim oldu. Genel bir bitenler yazısı yazacağım bu yakınlarda ama bunların da çoğu bitince ya da bitmeye yaklaşında seri olarak bir ele alayım dedim.


İlk aldığımda topluca böylelerdi.


Önce duş jelleri. Bu alışverişte en severek kullandığım kısım duş jelleri oldu. Zaten yves rocher'nin duş jelleri oldukça başarılı ve fiyatına göre kaliteli. Üçünü de ayrı ayrı sevdim. Dinlenmeye ihtiyacım olan gece geç duşlarında lavantayı, uyanmaya ihtiyacım olan duşlarda kahve aromalıyı, çiçek kokusu istediğim zamanlarda da ortadaki Tiare çiçekliyi kullandım. Hepsi de çok güzel kokulu, cildi hiç kurutmayan, germeyen duş jelleri.


Yüz bakım ürünleri Hydra Vegetal serisinden.

Hydra Vegetal Yüz Yıkama Jeli: Yağlıya yakın ciltlere uygun bir seri bu. Ama bu yapıdaki ciltler için olan serilerdeki en olumsuz özellik olan yüzü aşırı kurutma ve germe özelliği yoktu bu yıkama jelinde. Hafif kokulu, doğal hissettiren bir ürün. Çok hemen ve kolay köpürmüyor. Biraz yüzünüze sürüp ovalaya ovalaya vakit geçirmek gerekiyor.

Yüzümü neyle yıkayacağımı bilemediğim bir zamanda tesadüfen indirimde görürsem tekrar alırım.

Hydra Vegetal Tonik:  Tonik kullanmıyordum uzun zamandır. Geçen aylarda bir yazıda peeling yaptıktan sonra gözenek problemi yaşamamak için toniğin öneminden bahsediyordu. O kapsamda aldım bunu da. İşe yaradı mı bilemiyorum. Yüzümü irite etmedi, bir zararını görmedim. Zaten çok hafif makyaj yaptığımdan yüzümü silip yıkayınca makyaj kalıntısı kalmıyor, ama daha ağır makyaj yapıyorsanız yıkamaya rağmen kalan makyajı da temizleyeme yarayabilir bu tonik.

Hydra Vegetal Nemlendirici: Karmaşık hislerim var bununla ilgili. İlk başlarda oldukça güzel geldi nemlendirdi, yağlandırmadı. Ancak sonlarına doğru cildim biraz yağlı olmaya hatta yağ bezeleri olmaya başladı. Kremle alakalı mıdır emin değilim.

Çok ağır değilse de çok hafif de bir yapısı yok, tam su bazlı bi nemlendirisi diyemeyiz. Yaz için biraz ağır geldi bana, sonbahar kış döneminde yeniden alabilirim.

Pure Camille Yüz Yıkama Jeli: Bu seriyi aldığım gün Hydra Vegetal Serisinin yüz yıkama jeli yoktu, bundan aldım. Bunu daha çok sevdim. Çok hoş bi çiçek kokusu var, Hydra Vegetal'den daha güzel temizliyor gibi hissettim. Seride duş jellerinden sonra en sevdiğim ürün buydu diyebilirim.



Yves Rocher Serum Exceptionnel: Aslında Yves Rocher'den saç ürünü almayı düşünmezdim. Bu birkaç ürün alınca hediye gelen veya bunu alırsam hediyesi olan bir üründü, tam hatırlamıyorum ama öyle bir durumu vardı.

Yani bence gereksiz, yine de bitene kadar kullanıcam. İşleci kuru saç uçlarını nemlendirmek, parlatmak, Bu işi çok daha iyi yapan daha uygun fiyatlı ürünler var. Çok başarılı bir nemlendirmeden bahsedemeyiz. Tekrar alacağımı düşünmüyorum.

Sevgiler.


10 Mayıs 2016 Salı

Zara & Accesorize Takı Alışverişi



Çoktandır takı alışverişi yapmamıştım. Daha önce ebay ve sheinside takı alışverişlerimi yazmıştım. Geçenlerde de Zara ve Accesorize'dan çeşitli kolyeler ve (tekini kaybettiğim :/) bir küpe alışverişim oldu. Görselleri de sağlayınca yazayım dedim. Buyrun:


İlki bu marin konseptli, deniz kabuklu kolye. Zara'dan. İki kolye gibi duruyor ama tek parça. böyle açık yakalı t-shirt üzeri hırkalarla güzel olur.


Bu mincik ok ucu da hoşuma gitti sadeliğiyle, gömlek üzeri kazaklarla takarım diye düşündüm. Accesorize'dan. Bayağı da ucuzca da bir parçaydı.



Accesorize vintage fil de hem büyüklüğü, hem eskitme tipiyle sevimlime geldi. Kapalı yakalı t-shirt üzerine taktım bile. Kışın da kazakların üzerine sallandırırım. Ben takıda sarı veya roze altın rengi seviyorum (zengin gösteriyor :P) ama siz gümüş rengi severseniz o versiyonu da vardı bu filin.

Sevgiler.

2 Mayıs 2016 Pazartesi

Nisan 2016



Baharın çiçekleri ve meyveleri ne güzel. Portakal yiyip mum yakmaktan sıkılmıştım. Bu ay erengüller aldım. Çok mis değil de neler.


Martha Stewart'ın 'one pot pasta'sını denediniz mi? Denesenize. Çok güzel ve kolay.

Gerçi benim üniversite yıllarımda yurt/öğrenci evi deneyimim yok. Olanlar bu tarife bildiğin fazla kap bulaşmasın, kolay olsun mantığında öğrenci evi yemeği dediler :) Neyse bana göre gayet afilli one pot pasta.


Sonucu böyleydi.


Bu ay bazı sabahlar chialı puding yedim: Akşamdan 1 su bardağı süte 2 çorba kaşığı chia olacak şekilde koyuyoruz. Tatlandırma amaçlı da bal/pekmez/vanilya üçlüsünden istediğimizi ya da istediklerimizi istediğimiz kadar koyuyoruz. Bunu akşamdan yapıp dolaba koyunca ise sabaha kahvaltınız hazır. Tat vermek için başka aklınıza gelen bir şey olursa o da olur. Serbest çalışma.

Gün içinde yemek isterseniz 2 saat de yeterli chiaların şişmesi için.  Hatta süt tercihinizi aromalı soya sütlerinden kullanırsanız oradan da bir tat yakalıyorsunuz.



Reçelli peynirli kahvaltı.


Bu ay şimdi yazarken fark ettim ki sadece bu kitabı okumuşum. Ne az.
Öykülerden oluşan bir Haruki Murakami romanıydı, hepsi de bir şekilde sevgilisini/karısını kaybetmiş erkeklerin hikayeleri. Zevkliydi.


Bahar yorgunluğu ne zaman bitecek. Akşamları 9'da uyuyakalmamak için iş çıkışları Redbull içmeler.


Soslu tavuk denemelerim sürdü.Yanına da iş çıkışı hızlı pişsin diye minicik doğrayıp az yağda tavada pişirdiğim ya da fırınladığım patates.

Nutellalı, muzlu, çilekli tost. Bazen olur öyle.


İsmail yemek yaparken teftişte.


Bezelyeli, brokolili, ton balıklı makarna.


Bu ay 10 kilo çilek yemişimdir.


Ne yalan söyliyim iyi gezdim. Gezmelerimi ayrı ayrı postlar yaptığım için buraya tekrar almadım.


Redbull içmediğim zamanlar kahve içtim.


Filmlerden de sadece Room'u izlemişim. Ne garip yine çok az. Oralarda buralarda gezmekten fırsat olmadı zaar. İzlemediyseniz çok öneririm, konusu da akışı da çok çok güzeldi.


The Big Bang Theory'e başladım bu ay! Bir dahaki ay da artık Amerika'yı keşfederim herhalde.
Aşırı eğlenceliymiş, hızlıca 2. sezonundayım bile. Çok keyif.


Pankek yaptım bir ctesi.


The body shop'tan bir maske aldım, ballı ve yulaflı. Çok iyi hissediyorum haftada 2 gün onu yaptığımda. Yazacağım biraz daha kullanayım da.


Bir de yine uykumun çok olmasından mütevellit uyduruk uyduruk affogatolar oluşturdum. Sade dondurma yanında amerikano. Kimi zaman da dondurmayı americanonun içine koyarak. -naptı, kahveyi şekersiz içti.

Bol gezmeli, eğlenceli, güzel yemekli, iyi mayıslar dilerim. Sevgiler.