24 Nisan 2013 Çarşamba

Kullandıklarım-1



kullandığım 2 cilt bakım kremi ve bir makyaj temizleyiciyi yazacayım dedim. sıradan geçelim:



la rocha posay effaclar duo: normalde cildimde çok sivilce vs olmuyordu ama siyah noktayı çok kolaylıkla olışturan bir cilde sahibim. son zamanlarda birden sivilcelerimin de oluşmasıyla cildimi yağlı belleyip bu kremi aldım aşağıdaki kuzeniyle birlikte. bunu sabah aşağıdakini akşamları sürdüm 1 ay boyunca.

dermokozmetik bir ürün ve içerik olarak muhakkak ki faydalıdır. ancak benim cildimi çok kuruttu. cildiniz yapyağlı değilse tavsiye etmem. kullandıktan sonra sivilcelerim arttı, meğer cilt nemsiz kalınc sebum üretimi artıyor sivilce ve siyah nokta üretimi kolaylaşıyormuş. biraz da pahalıca olduğundan şimdi atmaya kıyamıyorum, sadece çıkan sivilcelerin olduğu yere bölgesel olarak sürüyorum tüm yüzüme sürmek yerine.




la roche posay effaclar k: bu kremle ilgili de yukarıda yazdıklarım geçerli. duo'dan farkı bunun biraz daha sıvımsı olması, duo daha kremsi. ama ikisi de sürüleiblirliği rahat, çok hafif ve ferah kokulu kremler. benim cildim çok yağlı kurutamıyorum diyorsanız tavsiye ederim.

hem duo'yu hem de k'yı kullanırken yüzünüz hafif hafif soyulacağından 25-30 spf güneş kremi kullanmak şart.



eau termale avene lotion miscellaire: çok fazla makyaj yapmadığım için sürdüğüm iki damla fondöteni azıcık kaş kalemini ve rimeli çıkarmak için makyaj temizleme suyu/jeli vs kullanmıyordum esasında. ancak geçenlerde başka ürün almak için eczaneye gittiğimde avene'in bu ürünü indirmdeydi, eczacı da yukarıda bahsettiğim sivilcelerimi görünce cildiniz hassaslaşmış bunu temizleyici ve losyon olarak kullanın hem indirimde diyerek bana bu ürünü kaktı :)

ama kendisinden gayet memnunum, çok hafif, yağsız bir formülü ve hoş da bir kokusu var. üstünde durulanmaz yazıyor ben yüzümü yıkamayınca rahat etmediğim için yine de biraz durup durluyorum. hafif makyajı temizce çıkaraibliyor. ancak yoğun fondöten, göz kalemi, eyeliner vs. kullanıyorsanız yine de çıkarır diye tahmin etsem de sizi biraz zorlayabilir.

son dönemde denediğim bu 3 ürünü merak ederseniz yardımcı olur diye umuyorum.

esen kalın.

21 Nisan 2013 Pazar

Okuduklarım-1




Son okuduğum 3 kitaptan bahsetmek istiyorum. Sol baştan başlayalım - az spoiler var, o kısımları italik yazdım-:

the curious incident of the dog at the night time:  Bu kitap asperger sendromlu bir çoçuğun ağzından yazılmış bir 'dedektiflik' romanı. Eğlencelik, vakit geçirmelik, çerez bir kitap, öyle sanatsal arayışlarla okunacak türden değil. Yüksek sesle güldürmese de arada gülümseten kısımları vardı.

YALNIZIZ: Peyami Safa'yı şimdiye kadar ilk ve son kez lise hazırlık sınıfında edebiyat dersinde 'ödev' olarak okumuştum, Dokuzuncu Hariciye Koğuşu'ydu o zamanki kitabı. Üzerinden uzun zaman geçmesine rağmen aklımda kalan kısımları da hatta 'bazı kederlerin riyaziyesi' diye bir başlığı vardı. Hala bu başlık aklıma geldiğinde kitabın ilgili bölümünü hatırlarım ve bu 3 kelimenin ne kadar yüksek ifade gücü olduğunu düşünürüm.

Yalnızız'da da aynı hissiyatı yaşadım ve çok severek okudum. Bazen bir şeyler hisseder ya da düşünür, bunu yazıya geçirmeye yeltenirim, yeltenmem de çoğu zaman bunu yazsam nasıl yazardım diye düşünmekte kalır. Zira "kelimeleri bazı anlamlara gelmez ;)", düşündüğümü yazdığımda düşündüğümdeki kadar güzel olmaz. Peyami Safa o kadar güzel ifade ediyor ki, düşündükleri sadece yazıya aktarabildikleri kadar güzel olsa yine kendisini büyük bir filozof yapar.

çok beğendiklerimden bazıları:

"Hayat da böyledir. Çaresizlik ve tehlike anları vardır ki, o zaman çırpınmaya ve haykırmaya gelmez. Batar insan ve boğulur. Marifet o anları geçirmektir.  Sonrası gittikçe kolaylaşır. Kadere teslim olmak lazımdır o anlarda. Bu acizlik değildir. Dikkat et sözüme: Bu dünyada ölümden başka hemen her şeyin bir çaresi vardır. Mesele diye karşımıza çıkan zorlukların çoğunu kendi ruhumuzun içinde halledebiliriz. 

"Onun hakikat sevdasına başkalarını hayrete düşürmek, üzmek, sinirlendirmek arzuları da karışıyordu." Bazı insanların her durumda, özellikle söyledikleri gerçeklik ya da doğrunun kendilerine bir zararı bulunmadığında yırtıcı bir şekilde gerçeği söylemesi, bunu da kendilerinin doğruculuklarıyla/dürüstlükleriyle açıklaması bu kadar mı net anlatılır.

Ve Peyami Safa sanki günümüzde: "İşte aşk mücadelelerinin en büyük meselesi: Arar mı?"
Demek sevgililik eskiden de böyleymiş :).

"İnsanın böyle bir yalanı yakalandığı zaman ahlakıyla beraber zekası da maskara oluyor".

"Hayranlık mahçup olmuş bir kıskançlıktır. Yani kıskançlık gıptaya, gıpta hayranlığa yerini verir. Dibinde kin vardır. Gitgide, hayranlığın zaafa uğradığı anlarda bu kin ortaya çıkar."

Bir de oğuz atayvari: "Hareket olarak basit, kolay. Fakat beni bu kadar telaşlandıran şey, manalar, manalar."

Çok içimden gelmedikçe alt çizerek okumuyorum ama bu kitapta o kadar çok altı çizili yer var ki.

BİR ADAM YARATMAK: Okuduğum ilk Necip Fazıl Kısakürek eseri -oyunu-.

Bu oyunda da çok anlamlı çözümlemeler vardı. Özellikle Hüsrev ve bir zamanlarki metresi Zeynep arasında bir kadın-erkek ilişkisi konuşması vardı ki 3-4 defa okudum bu kısmı.

"...
Z: Benimle konuşmaktan sıkılıyorsunuz. Size, söz söylemek arzusunu bile veremiyorum.
H: Arzuların kendi kendine ölüyor. Suçlu siz değilsiniz.
Z: Arzu ölür mü?
H: Onu can sıkıntısından bunalanlar bilir. Hayatla aralarında cama benzer şeffaf bir engel vardır. Sinekler gibi çırpınırlar, bu cam delinmez. 
Z: Açıkça söyleyi, manzaram sizi sıkıyor mu?
H: Manzaralar bazen sıkıntımızın elbiselerini giyer.
Z:  Devam edin, devam edin! Bütün hakaretlerinize razıyım.
H: Ben size hakaret etmiyorum. Çok faydalı bir şeyi anlatmak istiyorum. Aramıza bir parça mesafe koymamız lazım. Bu bir sanat meselesidir. Birbirimize bu kadar abanmamalıyız. Abandığımız zaman da ne bileyim, birimizin ağırlığı öbürüne bir tüy kadar gelmeli. Ah bunlar anlatılmaz. Beni niçin konuşturuyorsunuz? 
..."


3  kitabı da beğendim. Psikolojik romanlardan ve çözümlemelerden hoşlanıyorsanız son ikisini özellikle tavsiye ederim, ben çok zevk alarak okudum.

Esen kalın.


20 Nisan 2013 Cumartesi


Merhaba,

Bir blog sahibi olmayı uzun zamandır planlıyordum. Ne yazacağıma dair farklı fikirler vardı aklımda. Sonunda planlamayı bırakıp yazmaya karar verdim. Blog'um her şey hakkında, canı sıkılanlar için.

Bugün cumartesi, pazar kahvaltısı için poğaça ve az tarçınlı-cevizli kek yaptım.

POĞAÇA

Malzemeler:

2 su bardağı kepekli un
1 yumurta
yarım su bardağı yoğurt
yarım su bardağından birazcık az sıvı yağ
1 paket kabartma tozu
bir fiske tuz

Yapılışı:

Un, un eleğinde elenerek bir kaba konulur. ortasında bir boşluk açılıp diğer tüm malzeme eklenir. Güzelce yoğurulur. Diğer ölçüler tam verdiğim gibi alınırsa unu yeterli geliyor ancak yine de olur da azıcık fazla kaçırırsanız unu da ona göre ayarlamak gerekiyor. Ele yapışmayan yumuşak bir hamur oluyor. sonrasında yumurtada büyüklüğünde yumrular koparıp düz bir tabağın içine elinizle yayıp içine ne istiyorsanız onu koyabilirsiniz. Ben bazılarına peynir, bazılarına kuzu kulağı koydum.

Bir tatlı kaşığı tereyağı peçeteyle tutulup tepsinin her tarafına sürülür, poğaçalar tepsiye dizilir. Bir kaseye yumurtanın sarısı çıkarılır, elle poğaçaların üzerine sürülür, üzerine çörek otu serpilir, önceden 180-200 dereceye ısıtılmış fırında üzerleri kızarana kadar pişirilir.

Özellikleri:

Maya içermemesi, 2-3 kişilik aileler (insan toplulukları) için optimum bir miktarda olması, kepekli olduğundan bağırsaklarınızı çalıştırması, yağı az olduğundan kilo almamaya dikkat edenlere yönelik olması :)