25 Ekim 2015 Pazar

Kahvaltı Menüleri -2


Bir önceki kahvaltı postumda eve yeni taşınmıştım. Aradan geçen zamanda olayı çeşitlendirdim, bu hafta 7 günün 7sinde evde dört başı bayındır kahvaltılar yapınca bir post daha kondurayım dedim.


Pazartesi: Limonlu kek yapmış idim. Sizin de aç karnına tatlı yiyince içiniz bayılır mı? Benim öyle olur. O yüzden kekten önce bir haşlanmış yumurta. Sonra kek ve bir kupa sıcak süte katılacak olan double espresso.


Salı: Bugün kendimce Ege kahvaltısı hazırlıyorum. Yeşil ve siyah zeytinli, bitkili.
Ekmek bulamadığım için eti form yiyorum - ekmek almayı unutmuşum-. Yanında çay.



Çarşamba: Büyük bir kase örgü peynir, salatalık, avokado, domates salatası. Yanında da yine ekmeksizlikten 2 tane eti form. Zaten avokado ve örgü peynir bayağı doyurucu, ekmeğe ihtiyaç kalmıyor.



Perşembe: Bugün biraz daha üşengecim. Greyfurt doğrayıp bi de sucuklu-kaşarlı tost yapıyorum bitti gitti.

Cuma: Haftanın son günü, huzura ermeye 8 saatçik kala. Sadece corn flakes ve meyveler gözüküyor ama aslında ağırlıklı olarak müsli var altta, 2 tatlı kaşığı da pekmezle tatlandırıyorum konuyu. Üstüne süt, yanına da americano.

Bu postun en sevdiğim fotoğrafı da bu oldu çünkü ayaklarını yediğimin İsmaili patilerini sokmuş fotoya minik minik.




Cumartesi: Haftasonuna yakışır bir sucuklu yumurta. Bu defa ekmeğim var, kepek ekmek ve kefir.



Pazar: Bu da bugün. Yataktan zor çıktım ama tam çıktım. Elimde malzeme önünde de kocaa bi pazar olan insan rahatlığıyla nispeten uzun kahvaltı hazırladım. Sandviç ekmeklerini dün almış idim.
Bi de "if you want breadkfast in bed, sleep in the kitchen" temalı kupam bence çok cool.

Mandalina marmelatını da Bodrum'dan dönerken havaalanından almıştım.  Bana göre fazla tatlı çıktı, daha ekşimsi isterdim. Bir ara keke katıp mandalina aromalı kek yapıcam, bu şekerlilikle bayağı uygun olur bence.

Haydin iyi haftalar, güzel güzel kahvaltı yapın metabolizmanız hızlı başlasın güne, kilo almayın.

Öptüm.

23 Ekim 2015 Cuma

Ebay Kolye Alışverişi

Bugün çoğunuzun kanayan bir yarasına derman olacağım sevgili gönül dostları.

Canınız sıkılıyor, alışveriş yapmak istiyor ama yeter çok  para harcadım mı diyorsunuz?

İçinizde aslında sadece manevi dünyanın elemanlarıyla doldurulabilecek bir boşluk var ama siz maddi dünyanın elemanlarıyla dolduracağım diye ısrarcı olup alışveriş batağına mı düştünüz? O halde ebayden kolye alın.
 

Ben en son şu gördüğünüz kolyeyi 0,9 dolara aldım. 1,5 ay önce sipariş etmiştim, geçen hafta geldi.

Bu postun da fotoğrafları hep flu olmuş, ellerim titriyor sanırım. Önce heyecandan sonra yaşlılıktan olduğunu tahmin ediyorum titremenin.

Şu aslanlı kolyeden benim vardı aslında, yine ebayden sipariş etmiş hatta eski postlardan birinde yazmıştım. Ancak kaybetmişim. Yeniden aldım. Bu da 1 dolardan düşük bir meblağa idi.
Rihanna da ebay'den almıştır kesin.

Ben paypal ile değil doğrudan kredi kartı ile ödüyorum. Artık siz de nasıl tercih ederseniz.


Güzel vintage kolyeler var.

Sevgiler.

22 Ekim 2015 Perşembe

İsmail Ceykıb - 2

Bir önceki yazımda İsmail Ceykıb'ın eve geliş, hastalanış ve iyileştirmeye çalışılma süreçlerinden bahsetmiştim. Azıcık devam edeyim:

Gözlerindeki konjuktivit 10-12 günlük bir Vigamox kullanımı neticesinde geçti yaşasın ki. İlk 3-4 gün izotonik sodyum klorür solüsyonu ile gözü temizleyip sonra vigamox damlatıyordum günde iki defa, sonra silmeden sadece vigamox damlatarak devam ettim. (İşte bunlar hep veteriner tabii, kafama göre yapmadım. Burda da yol yöntem yazıyorum, veterinerler odasından uyarı almama çok kalmadı.)

Gözleri iyileştirdik de dilindeki yaralar geçmedi, onun için de yine bir 10-12 gün antibiyotik şurup kullandım. Şimdi o şurup aşamasını da geçtik, dilini bi türlü göremediğim için geçti mi bilmiyorum ama yemesinde problem olmadığından geçtiğini sanıyorum. 1 hafta dolduğunda karma aşısını yaptıracağım bakalım.

Hastayken, ishalken falan yapmıyorlarmış karma aşıyı. O yüzden önce hastalıklarını geçirdik, şimdi de aşı yapılana kadar cam fanusta besliyorum desem yeri, koruyorum ki tekrar hasta olmasın. Canım benim.



Böyle dizi izlerken gelip kucağıma oturuyo. Genelde ipad ekranıda kıpraşan şeyleri yakalamaya çalışıp diziyi sabote ediyo ama uykuya dalmadan önce böyle sakin sakin izlediği de oluyo. O zaman da aşırı muniiisliğinden ben onu izlemekten dizi izleyemiyorum. Öyle yaşayıp gidiyoruz.


Topa kavuştu da rahatladı, tüm kudurukluğunu top peşinde koşarak atıyor. Tabii topu ilk gördüğünde daha hevesliydi, sanki tüm aradığı şey topmuş ve çok mutluymuş gibiydi, şimdi toptan biraz sıkıldı. Arada bir ricam üzerine lutfen oynuyor. Aynı ben.


Tamir işlerinden de anlar İsmail Usta.

Bu ayın başlarında bir pazar içeride kahvaltı yaparken yatak odasına kapattım 45 dakika, yatağa işemiş, sıçmış. Neyse temizledim, sonra dışarı çıktım, aaa dönüşte bi baktım ki tertemiz yaptığım yatağa yine sıçmış. Atarı kimeyse. Çok moralim bozuldu, yapamiyciyim, kime güvenip verebilirim diye kara kara düşündüm, kimselere güvenemedim.

Sonra sonra sakinleştim, zaten iş nedeniyle 3 gün İsmo'yu göremeyip aşırı özleyince de kimselere veremeyeceğimi anladım. Ben de sadece yatak odasına giriş kartlarını iptal etmekle yetindim, odaya accessi yok artık :) Gerçi bazı sabahlar 7:30'da yüksek sesle miyavlayınca mecbur kapıyı açıp yatağa alıyorum. Aşırı minik ve sevimli olunca bazen kartları iptal olsa da giriş sağlayabiliyor.


Böyle aynadan kendimizi çektim, İsmail'im de her ergen gibi bu aynadan foto çekme olayını yaşamalıydı.



Bazen de kucağıma oturtup dedikodu yapıyorum, "ayy neydi o kızın adıı" diyor mesela burda.

Seviyorum bayağı.

Öperim hadi bay.

6 Ekim 2015 Salı

İsmail Ceykıb



Dün akşam itibariyle 2 haftadır benimle yaşayan bir İsmail Ceykıb'ım var.

Geçen ay fotolarında görünmüştü ama kendisinden ayrıca da bahsetmek istedim. Çünkü ilk 1,5 hafta çok zor geçti, yavrı kedi alan birilerine yarımcı olabilir belki. Bu post bol fotoğraflı olmayacak ama belki ileride İso'nun oynak hallerine ilişkin ve bir post yaparım :)


İsmail Ceko bize geldiğinde 50 günlük bir Scottish Fold idi. İlk akşam fırıl fırıl ortalıkta dolandı, kıtırp kıtırp yemeğini kendi yedi. Her şeyler yolundaydı.

Ancak ertesi sabahtan itibaren önce tek gözü küçüldü, sonra içine kapandı, sürekli uyur oldu, yemek yemez oldu, sonra gözü akmaya başladı ve akmanın da etkisiyle sabahları sözler kapanmış oluyordu. Yetmezmiş gibi sonra da gözünde konjuktivit oldu. O zamanlara ilişkin fotoları hem korkunç olduğundan hem de İso'nun yakışıklı görünmediği fotoları paylaşmak istemediğimden koymuyorum.

Bunun üzerine öncelikle yemek sorununa çözüm bulmak amacıyla pet shop'tan anne sütü tozu aldım. Bebek kediler için oluyormuş bu, suya katılıp veriliyor. İçmedi. Şırıngayla ve biberonla da kesinikle sevmedi bunu.

Sonra yarı yarıya su ve yarım yağlı süt, bir yumurta sarısı ve bir kaşık pekmez karıştırıp onu içirmek istedim. Onu da istekle içmedi ama şırıngayla zorla da olsa içti bundan biraz.

Sonra veteriner Orelade diye bir mineral ve besin takviyesi sıvısı verdi. Bunu da şırıngayla ağzına veriyordum ama miktar az olduğundan süreç daha kolaydı. Bir taraftan da ağzına tıka tıka kuru mama vermeye başladım. 1,5 haftanın sonunda kendisi de biraz katı mama yer oldu kendiliğinden. Orelade'ı bıraktık. Artık kendisi yiyor, bazı günler hiç yemezse ben yine önüme oturtup ağzına tıkıyorum Türk annesi styla.


Sonra  hem gözlerinin akmasından hem ağzına yemek tıkarkan oluşan bulaşıklıklardan oluşan kirleri temizlemek hem de göz sorununu çözmek gerekiyordu.

Temizlik için önce %3lük borik asit karışımı yaptırdım eczaneye. Onunla biraz sildim temizledim. Tabii bunlar hep veteriner önerisiyle olan şeyler.

Göz şişliği ve konjuktiviti için de günde 4 defa Gentagut damla 2 defa da kortizonlu Onadron damla damlattım. Geçmedi geçmedi. Gözü bayağı kötüye gitti, kıpkırmızı, şiş ve kapalı idi.

Sonra  başka bir veteriner iyonik su (izotonik sodyum klorür solüsyonu) verdi, günde 3 defa bununla iyice silip gözleri üstüne Vigamox damlattım. Bu son bakım iyi geldi, gözleri de düzeldi.

Son olarak belki siz biliyorsunuzdur ama ben bilmiyordum, yavru kedilere 2 aydan önce iç dış parazit aşısı yapılamıyormuş. O yüzden 2 aydan ufak almamak bayağı kritik. 2 ayı dolunca iç dış paraziti de tamamlandı. Şimdi göz sorununu tamamen atlatmasını bekliyorum ki karma aşısını yaptırayım. Şu an bağışıklık sistemi bu hastalıklarla savaşırken aşı yapmak tehlikeli oluyormuş. Hastalık tamamen geçtikten 2 haftas sonra karma aşı yapılacak.


Bu süreçte kendisi depresyonunu atlattı, eve alıştı. En sevdiği şeyler saatimi hırpalamak, ben yatakta kitap okurken elimdeki kaleme sırnaşmak, kitaba atlamak ve evde sallanan ne varsa (perde, pantolın paçası, telefon şarjı, kablo) gidip asılmak, çekiştirmek.

Ara ara bakamayacağımı düşünüp alternatif çözümler arıyorum, bakacağına emin olduğum biri olsa da versem diyorum. Çünkü insanı eve aşırı bağlıyor. Bi de İsmail Ceykıb'ın yeme konusu biraz sıkıntılı olduğundan gün içinde yedi mi aç mı kaldı emin olamıyorum, akşam mutlaka eve gitmem gerekiyor. Tatile gittiğimde ne yapacağım bilmiyorum. Ama eve gidip oynak hallerini görünce kimselere vermemeye karar veriyorum.


Hele şu "bi kahve koy da içelim yiğenim" oturuşunu bi gün ısırıcam.

Bakalım naparız bu İso Cekoyla.

Sevgiler.

2 Ekim 2015 Cuma

Eylül 2015


Bu ay favori dizi Narcos'tu benim için. Başladım ve bitirdim.


Şu Chanel ruju ruj çantama kattım. Kattım da ne oldu, 2 gün sürdüm sonra yine hep sürdüğüm dudak rengi daha gündelik rujuma döndüm. Bu kırmızı ruj da ööyle dolabı bekliyor. Almamak lazım, israf. Yine de numarasını merak ederseniz Rouge Allure serisinin Passion isimli kırmızı ruju.


Bi de bu ay çok sushili geçti. Önce Miyabi Sushi'ye gittim.  Yukarıdaki foto ordan. Sonra bir gün Udonya'ya gittim. Onun resimleri yok. Miyabi'yi tavsiye ederim, çok lezzetli ortamı da güzel. Udonya Miyabi'den sonra eksik kalıyor.


Ayın başlarında daha yazdı, havuze gittim. Aman yaz da gitti diye sızlanacağımı sanmayın. Tertemiz havalı kış geliyor yaşasın.


Bir pazar günü yine pazar alışverişi yapmış idim. Sonra şu kuzu kulağını her şeye katacak sınır tanımayacak idim.


Kitaplardan da şunu okudum. Gülseren Budayıcıoğlu'nun Ankara ve İstanbul'da terapi merkezi var, Madalyon isminde. Ben kitabı orada görmüştüm bir psikoloğun masasında. Kitapçıda da görünce hatırladım aldım. Kolay okunuyor, bilnçaltının kaderimizi tayin ettiği gibi benim de çok inandığım tezden hareket ediyor. Aşırı yeni bir şey kattığını söyleyemem ama okurken güzel vakit geçirdim.


Bi akşam hiç bi şey pişirmek istemedim, hamurlu bişey de yemek istemedim. Avakado, domates ve ton balığı ile şu tabağı hazırladım. Güzel ve hafif oldu.


İsmayil Ceykıb'ın elinin kolunun arkasından Walking Dead izledim biraz.


Yediklerime içtiklerime gelirsek, soğuk kahve yaptım bir akşam uyumasam da dizi izlesem çalışmalarım kapsamında.


Bi gün de nutellelı tarçınlı kek.


Bazen üşenmeyip kahvaltı hazırladım.


Bazen üşenip kefir, meyve ve yulaf ezmesini karıştırıp kefirshake yaptım.


Bağzı akşamlar çok güzel, İrlanda'dan getirdiğim Jameson'umla tatlı tatlı sarhoş oldum.


Yine kitabımı okurken.


Bi de Mudo'dan şu vintage yatak örtüsünü aldım. Çok eski gibi ve güzel değil mi? 


Sevgiler.