22 Ekim 2015 Perşembe

İsmail Ceykıb - 2

Bir önceki yazımda İsmail Ceykıb'ın eve geliş, hastalanış ve iyileştirmeye çalışılma süreçlerinden bahsetmiştim. Azıcık devam edeyim:

Gözlerindeki konjuktivit 10-12 günlük bir Vigamox kullanımı neticesinde geçti yaşasın ki. İlk 3-4 gün izotonik sodyum klorür solüsyonu ile gözü temizleyip sonra vigamox damlatıyordum günde iki defa, sonra silmeden sadece vigamox damlatarak devam ettim. (İşte bunlar hep veteriner tabii, kafama göre yapmadım. Burda da yol yöntem yazıyorum, veterinerler odasından uyarı almama çok kalmadı.)

Gözleri iyileştirdik de dilindeki yaralar geçmedi, onun için de yine bir 10-12 gün antibiyotik şurup kullandım. Şimdi o şurup aşamasını da geçtik, dilini bi türlü göremediğim için geçti mi bilmiyorum ama yemesinde problem olmadığından geçtiğini sanıyorum. 1 hafta dolduğunda karma aşısını yaptıracağım bakalım.

Hastayken, ishalken falan yapmıyorlarmış karma aşıyı. O yüzden önce hastalıklarını geçirdik, şimdi de aşı yapılana kadar cam fanusta besliyorum desem yeri, koruyorum ki tekrar hasta olmasın. Canım benim.



Böyle dizi izlerken gelip kucağıma oturuyo. Genelde ipad ekranıda kıpraşan şeyleri yakalamaya çalışıp diziyi sabote ediyo ama uykuya dalmadan önce böyle sakin sakin izlediği de oluyo. O zaman da aşırı muniiisliğinden ben onu izlemekten dizi izleyemiyorum. Öyle yaşayıp gidiyoruz.


Topa kavuştu da rahatladı, tüm kudurukluğunu top peşinde koşarak atıyor. Tabii topu ilk gördüğünde daha hevesliydi, sanki tüm aradığı şey topmuş ve çok mutluymuş gibiydi, şimdi toptan biraz sıkıldı. Arada bir ricam üzerine lutfen oynuyor. Aynı ben.


Tamir işlerinden de anlar İsmail Usta.

Bu ayın başlarında bir pazar içeride kahvaltı yaparken yatak odasına kapattım 45 dakika, yatağa işemiş, sıçmış. Neyse temizledim, sonra dışarı çıktım, aaa dönüşte bi baktım ki tertemiz yaptığım yatağa yine sıçmış. Atarı kimeyse. Çok moralim bozuldu, yapamiyciyim, kime güvenip verebilirim diye kara kara düşündüm, kimselere güvenemedim.

Sonra sonra sakinleştim, zaten iş nedeniyle 3 gün İsmo'yu göremeyip aşırı özleyince de kimselere veremeyeceğimi anladım. Ben de sadece yatak odasına giriş kartlarını iptal etmekle yetindim, odaya accessi yok artık :) Gerçi bazı sabahlar 7:30'da yüksek sesle miyavlayınca mecbur kapıyı açıp yatağa alıyorum. Aşırı minik ve sevimli olunca bazen kartları iptal olsa da giriş sağlayabiliyor.


Böyle aynadan kendimizi çektim, İsmail'im de her ergen gibi bu aynadan foto çekme olayını yaşamalıydı.



Bazen de kucağıma oturtup dedikodu yapıyorum, "ayy neydi o kızın adıı" diyor mesela burda.

Seviyorum bayağı.

Öperim hadi bay.

Hiç yorum yok: