20 Eylül 2015 Pazar

Akşam Yemeği Menüleri-1

Şurda kahvaltı menüleri yazmıştım. Menü yazısı yazmayı sevdim. Bi de çok bakıldı o yazıya. Bunun akşam yemekleri versiyonunu da yapmaya karar verdim.

Aslında mantık kahvaltı menüleri postuna benzer: Sabah işe geç kalmadan hızla sağlıklı kahvaltı çözümleri neler olabilir gibi akşam da işten gelince fazla geçlere kalmadan hızla sağlıklı akşam yemekleri çözümleri neler olabilir sorusuna cevap denemeleri. Çünkü fazla geçlere kalırsak kilo alırız ve dışarıdan söylersek de aşırı sağlıksız. Bunun dışında bir özelliği yok menü içeriklerimin, hepsi uydurmasyon ve kolay şeyler. Bakalım:



Pazartesi: Apartmandan gelen ama size ait olmayan kızartma kokusunu yaşadım geçen hafta, gözümde tütüyodu. Tabi nüfuslu bi evde olsa kabak, patates vs çeşitleri de olup üstüne domates sos da olmalıydı. Ama ben tek kişilik ve hızlıca aralarında en sevdiğim olan patlıcanı kızartmayı tercih ettim. Yanına sarımsaklı yoğurt ve iki dilim ekmek. Bambasit, mipmis.





Salı: Migros'tan mantı alıp no frosta koyuyorum tek kişilik porsiyonlar halinde. Akşam da haşlayıp üstüne domatesli tereyağlı sos.





Çarşamba: Aslında bugün niyetim sadece antrikot ve roka salatası yemekti. Ama gözüm doymadı, canım ekmek de istemedi. O yüzden yanına azcık da spaghetti haşladım.



 Perşembe: Ben diyeyim patlıcanlı, kuzu kulaklı, domatesli bulgur pilavı, siz diyin paella. Kuzu kulağı sever misiniz? Ekşi ekşi ben çok seviyorum börekte olsun, makarnada olsun. Pilavda da neden olmasın dedim, çok güzel oldu. Porsiyonun tekli fotosunu silmişim. İnstagram kolajını muhafaza etmişim. bu da böyle olsun.





Cuma: Haftasonuna biraz özenilir. Fırında kaşarlı mantar ve yanına patlıcanlı kuzukulaklı makarna. -Kuzukulağı bozulurdu yoksa :)-

Herkese iyi haftalar.






17 Eylül 2015 Perşembe

Sephora Childhood Memories ve My Superhero





Merhaba,

İki tane Sephora ojeyi yazasım geldi. Yeşil olan Childhood Memories, kırmızı olan My Superhero.

Sephora oje fırçasının mükemmelliği sayesinde sürülme kolaylığı, kıvamı, 1 gün sonunda uçlardan gitmemesi 3-4 gün rahat kalmasıyla sevdiğim saydığım ojeler yapıyor. Hep unutup başka markalar da alıyor ama Sephora'dan alıp durumu hatıralayınca diğer aldıklarımı gereksiz buluyorum. Bu ikisini de severek bayağı sık kullandım son 1 aydır.

 
Açık havada görünüşü.


İçeri ışığında görünüşü. Tok bi yeşil, ciddili ortamlarda da sırıtmıyor.


Kırmızı oje de sürerken kenarlada sürülünce sonra silince pis pis kızarıklık bırakır ya, inanır mısınız bu hiç bırakmıyor. Zaten fırçası muhteşem, pıt diye sürülüyor, az taşanı da tırnağın ucuyla silince temizce çıkıyor.


Açık havada görünüşü. Her iki ojede de gördüğünüz 2 kat sürülmüş hali. Daha uzun süre gitsin diye 2 kat sürdüm ama gayet kapatıcı, tek kat bile kullanılır.


Oda ışığında görünüşü. Kırmız ojeyle sarı altın rengi yüzük takıp konken teyzesi olmayı seviyorum.

Sephora'nın bu sonbahar çıkardığı bir kaç renk daha var, onlar da aklımda, alıp denediğimde yazacağım.

Sevgiler, öpücükler.

11 Eylül 2015 Cuma

Ripple Blanket





Merhaba,

3-4 ay önce başladığım ve minicik olmasına rağmen hala bitmeyen ripple blanketimle ilgil malumat vereyim, tariflerde bulunayım istedim. Esasında ben yaparken youtube'dan bir kaç video izledim ve onların birinden anlamadığım kısmı diğerinden tamamlayarak tarifi oturttum. Ancak onlarda 25 dk mıy mıy mıy analtıyorlar, bazen sabrım tükendi izlerken.

Burada bu mühendislik harikasının videosuz fotoğraflı tarifini vermeye çalışacağım bakalım ne kadar faydası olursa artık:



Öncelikle en alt sıra için kaç tane şu ücgenlerden istiyorsak o sayıyı 25 ile çarparak zincir çekiyoruz. Mesela ben 8 üçgen yapmışım, demek ki 200 zincir çekmişim.




Zincir çekme işlemi bittikten sonrailk sıraya başlıyoruz. 11 tane ard arda zinciri sık iğne şeklinde dolduruyoruz. Bunu yaparken de zincirin bize göre arkada kalan kısmına batıyoruz ki bu 3 boyutlu görüntüyü elde edelim.

11 tane battıktan sonra sıradaki zincire 3 tane sık iğne yapıyoruz. Bu şekilde tek zincire 3 tane sığ iğne yaptıktan sonra devam edip sırayla 11 zinciri daha her birine bir tane olmak üzere sığ iğne ile dolduruyoruz.

11 taneyi bitirince bu defa bir zincir atlayıp bir sonrakine batarak 11 tane daha batıyoruz, bu 11 bitince de yine sıradaki zincire 3 tane sık iğne yapıp aynen devam ediyoruz.

Böylelikle aynı zincirin içine 3 tane battığımız yerler tümsekler, 1 zincir atlayıp geçtiğimiz yerler de çukurları oluşturuyor.




İlk sırada yaptığımız bu işlemi sonraki sıralarda da aynen tekrarlıyoruz. 11li sıraları şu yukarıdaki gibi arkadaki direğe batmak suretiyle bir bir dolduruyoruz, 3 tane battığımız tepe noktalarında o 3'ün ordasındakini yine 3 sık iğne ile dolduruyoruz. 1 zincir atladığımız çukur noktalarda ise yine aynı yerde 1 tane atlayıp sonra 11 ile devam ediyoruz.



Teknik detay böyle. Kaç taneyle başlayalım pekiyyy derseniz ben 8 yapmıştım. gördüğünüz gibi bi hayli küçük oldu. Bebek battaniyesi diye tabir edilen battaniyeden bile küçük. Dolayısıyla örneğin tek kişilik büyük insan battaniyesi yapacaksanız 11 ile başlamanızı öneririm.

Ama anlattığım gibi hep sık iğne, o yüzden bu büyüklükte bir battaniyeyi ripple blanket örneğinden yapmak zor olabilir. Büyük battaniyelerde o yüzden bence granny stripe ya da granny square'den şaşmamak gerek.

Sevgiler.

31 Ağustos 2015 Pazartesi

Ağustos 2015

 
Merhaba kıymetli okurum,
 
En son Aralık'ta yazdığım aylık post ile karşına çıkayım dedim, Ağustos dolu geçti bayağı.

 

Bu fotoğraf sırasında henüz eski evimde denemek için aldığım 4 adet Amsterdam Navigator'dan sonuncusunu içmekte ve Game of Thrones izlemekteydim. Amsterdam Navigator'ı sevmedim, içtiklerimi de  hep yarım içtim, çok tatlı karamelize soğan aromalı bira  mı olur? Bi de diğer tatlı alkollü içeceklerde olduğu gibi bu da çabuk sarhoş edici.

Game of Thrones'a geç başladım, bir çırpıda bitirdim, 6 sezonu bekleyenlere karıştım. Ayh çok heyecanlı.


Bir arkadaşımın köpeğini sevmeye gittim. Bakmayın böyle durduğuna, aşırı fıttırık, şu poz ancak 1 saniye sürmüştür, fıtır fıtır fıtır hareket halinde sürekli.



Ayın büyük kısmı yeni evime taşınmalarla, son düzenlemelerle geçti. Bakliyat dolabımın bu tertemiz, düzenli görüntüsü hoşuma gitti. Düzenli dolapları seviyorum. Açıp bakıp huzur doluyorum. Obsesif ve düzen meraklısı yönümü evimde bu dolaba yansıttım :)


O gün düzenlemeden sonra bekleyemeyecek kadar acıkmıştım, ton balıklı makarna yaptım. Tabii ki yarısını yedim, gözüm aç ve elim tek kişilik yemek yapmaya alışık değildi.


Bazen, 20-30 dklık bir iş yaparken 2 Broke Girls'ün 4. sezonunu izledim çerez niyetine.
 
2

Kahvaltı daveti verdim bir pazar sabahı.


Sonra evsel olaylara artık alıştım mı ne olduysa buzluğa sebzeler koyayım, yavaş yavaş yerim dedim.

 Fasulye, bamya ve dolmalık biber dondurdum.


Hızımı alamadım, 3 gün yemelik biber dolması yaptım bir pazar günü.


Şu succulentleri arkadaşımdan aldım, küçük saksılara ektim, ofise koydum. Minicikler.


Sonra Pinterest'te terrariumları gördükçe hoşuma gitti. Paşabahçe'den şu cam prizmamsı şeyi ve yanındaki şarap bardağını aldım :) Az önce yukarıda gördüğünüz succulentleri buraya ektim, terrarium konseptleri yaptım.


Bir akşam arkadaşlarım evimi görmeye geleceklerdi. Yukarıdaki trüfleri yaptım. Çok güzel olmuşlardı.


Hazırlıklarımın genel manzarası ise şöyleydi. Somon wrap, bruschetta, trüf ve çeştli atıştırmalıklar. Ben yaptım diye demiyorum ama ben yaptım :)



Kahvaltı postu yapmıştım hatırlarsınız. Orada yer almayan kahvaltılardan biri de buydu.  Bi sabah 7:30'da kendiliğimden uyanınca (normalde 8de saatle zor kalma şeklindeyim) sosisli yumurta yapayım bari dedim.


Filmlerden Closer'ı izledim. 2004 yapımı, şimdiye kadar izlemememe şaştım, çok güzeldi.


Suadaya gittim yüzmelere güneşlenmelere.


Yine filmlerden Minority Report'u izleyerek örgü ördüm.


Kitaplardan Reşat Nuri Güntekin'in Bir Kadın Düşmanı'nı okudum. Muhteşem karakter çözümlemeli, sürükleyici tam bir klasikti. Severek okudum. Zaten bir cumartesi aldım, pazar bitmişti.


Bu ay bir de Haruki Murakami'nin Yaban Koyununun İzinde'sine başladım. Daha önce 1-2 kitabını okumuştum Murakami'nin. Bunu da çok severek okuyorum, belki Murakami kitaplarından devam edip seriyi de tamamlarım bu bitince.


Ay sonu itibariyle de kahvaltılarda gülmelik kısa bölümlü dizi sıkıntısı çekince e açiym Seinfeld'i bi daha izliyim bari dedim. Uzun zaman oldu izlemeyeli.

Şimdi buraya çok yansımadı ama Ağustos koşturmacalı geçti ev işlerinden dolayı. Daha sakin bir Eylül bekliyorum.

Sevgiler.

24 Ağustos 2015 Pazartesi

Kahvaltı Menüleri-1

Merhaba canımdan çok sevdiğim okurlarım,
 
Ben sabahlar evden kahvaltı yapmadan hiç çıkamam, çıktığımda başım döner, gözlerim kararır falan filan. Bu nedenle aklımdaki sorulardan biri acaba yalnız yaşasam sabahları üşenmez, dört başı bayındır kahvaltılar hazırlar mıyım yoksa şu anki "ayh kahvaltım olmadan asla" şımarıklığım annemim verdiği rahatlığa mı dayanıyor idi. Hazılarmışım. 
 
Erken işe giden ve evde kahvaltı yapmaya üşenenlere ilham/motivasyon olur diye 1 haftalık (haftaiçi) ve hazırlaması 15 dk süren kahvaltı menülerime ilişkin post yapmaya karar verdim. Buradan buyrun:
 


1. Gün: Pazar günü kıymalı börek yapmış idim yeni fırınımın deneme çalışmaları kapsamında. Ptesi günü kalan böreklerle devam ettim. Yanına biraz şu tiftikli peynirden, biraz da üzüm koydum, earl gray çayımı da salladım tamam oldu.

Çayı yanında tatlı bişeyler yemezken şekersiz içemiyorum, yazın da reçel/bal pek gitmiyor. O yüzden kahvaltılarda bir nevi çay şekeri olarak üzümü çok göreceksiniz.



2. Gün: Ben haftalık açma/simit alıp buzdolabına koyuyorum, sabahları tavada ısıtıyorum, taptaze gibi oluyor. Bir de sabah ekmekvs alma derdi olmuyor. Salı günü yarım simit, 1 yumurta, üzüm, zeytin ve peynirden oluşan kahvaltımın yanına americano yaptım. Sabahları dinç uyanmışsam çay, gözlerimi zor açmış, yataktan kazınarak kalkmışsam kahve içmeyi tercih ediyorum.



3. Gün: Bugün biraz daha geç kalktım, daha hızlı olsun diye az corn flakes, az müsli, 2 incir, 1 erik doğradım, üstüne de azsüt. Kahveyle hızlıca yaptım.



4. Gün:  Bugün yumurta haşladım,  zeytin, labne ve açmayla. Kahvaltı yaparken atıştırmalık dizi izlemeyi seviyorum. Bu hafta 2 Broke Girls'ün 4. sezonuna takılmıştım.



5. Gün: Bugün gözüm açtı, simitin tamamını ısıttım ama yarısını yedim. Gerisi yine zeytin, labne, üzüm. Oh zaten cuumaydı, ne yesem güzel gelirdi.

Biraz mevsim değişsin, meyveler falan farklılaşsın, kahvaltı menülerim çeşitlenince bu posttan yine yapmayı planlıyorum.

Sevgiler.

24 Mayıs 2015 Pazar

İrlanda 5. Gün - Dublin




Bugün Dublin'deyiz, öğleden sonra uçağıyla dönüyoruz. Dublin'de ilk görülecek yerlerden olan ama henüz fırsat bulamadığımız Trinity College'ın içini gezmeye niyetliyiz. Önden Grafton Street'e gidip kahvaltı yapıyoruz bir cafede.


Sonra yine aynı sokakta temiz vintage tarzın gülü Cath Kidston mağazası görüyorum. Hem de iki katlı.

Tüketim yaparken genelde farkındayımdır. Yani işte bliyorsunuz satın aldığımız şeyle hayatımız daha mükemmel olacak gibi hissederiz, daha doğrusu tüm reklamlar tüm sistem bunun üzerine kuruludur, böyle hissetmemiz gerekir vs vs. Ben satın aldığım hemen hiç bir şey için böyle hissetmem. İşte onun tek istisnası Cath Kidston. Satın alınabilen olup da içime sinen başka hiç böyle bişey yok. Uyduruk felsefeli reklamlarımız sona erdi. Bir kendime bir de anneme hırka aldım <3 <3 <3.


Trinity College'ın bahçesi. Buranın bahçesinde bile yeşilin 100 farklı tonu, yağmur temizliği. Mis mis. Zaten piyango çıkarsa hayalim yurtdışında psikoloji okumak da burayı gezerken de yine çok ama çok istedim imkanım olsa da gidip İrlanda'nın o kasvetli iklimide yaşayıp psikoloji okusam diye düşündüm (hayaller hayaller).



Trinity College'ın meşhur long roomu. Çok etkileyiciydi.


Çocuk edebiyatı üzerine şu yazanlar çok doğru.




Trinity College'dan çıkınca şu viskiciden bir viski, Caroll's adlı hediyelikçiden minik hediyeler aldım ve otele doğru yollandık. Hatıra tarzı hediye almak için Caroll's iyi bir yer. 


Oburuz, otele gidip valizi almadan son bir irish coffee içelim dedik. Temple Bar'daki Hippety's diye bir yerde birer sandviç yiyip yumuşacık viskili irish coffelerimizi içtik. Güzeldi, burası turistik bölge, gidenin mutlaka yolu düşer, bu cafenin irish coffeesini tavsiye ederim.


Otele dönerken son pozlar Temple Bar'da. Zaten her yerde yazıyor. Anladım, tamam, Temple Bar.


Havaalanında vakit olunca bir irish coffee de orda içtim.


4,5 saat sonra İstanbul. Elimde kalan canım İrlanda'yı hatırlatan ve canım Carh Kidston olan şu hırka.  Fırk :'(

5 günü yazarken gördüğünüz gibi çok severek çok zevk alarak gezdim.

Doğa, yeşillik, az kasvet, Türkiye'dekilerle alakası olmayan yumuşacık Guinessler, güleryüzlü ve hep yardımcı insanlar, gaydalı folklorik irish müziği severseniz çok tavsiye ederim, sevmezseniz bile gidince sevmemek mümkün değil bence :)

Herkese sevgiler.