Bu aralar izlediğim dizilerden bahsedeyim dedim kısa kısa. Yeni dizilere takıldıkça bu postu tekrarlamayı planlıyorum.
2 Broke Girls: İddialı bir karşılaştırma olacak ama Friends'ten sonra her bölümüne güleceğimi bildiğim bir komedi dizisi bulamamıştım hiç. How I Met Your Mother'ı izliyordum 2-3 bölüm biriktirip. Ama o her bölüm güldüren bir dizi değildi bence, özellikle de sonlara doğru. Biraz da alışkanlıktan izliyordum. Sonra 2 Broke Girls'e denk gelim. Bölümleri kısa kısa, 25 dk civarında, tam çerez ve gülme garantili.
Fakir, ağzı bozuk, günü birlik yaşayan, bulduğunu harcayan eğlenceli Max ve karun gibi zenginken babası bir yolsuzluk kapsamında hapse girdiğinden ve tüm mallarına el konulduğundan sonradan fakirleşen, Wharton mezunu Caroline'ın ev arkadaşlığı ve maceraları diye özetlenebilecek bir konusu var. Gördüğünüz gibi konu itibariyle bir orijinalliği yok. Ancak bu ikisinin birbirine alışma süreci, birbirinin hayat tarzı ile ilgili yorumları çok çok çok komik. 2. sezondan başlayarak bu kısımlar geçiyor, daha başka maceralara yelken açıyorlar.
Boş kaldığım ama bir diziye kafa yormak istemediğim zamanlarda birikmiş yeni bölümlerini izliyorum, bayağı eğleniyorum. Bazen yeni bölümü yoksa eskilerden de açıp izlediğim oluyor.
Downton Abbey: Bir ingliz dizisi. Bölümleri nispeten uzun, 45-50 dk sürüyor. Ancak sezonları minik minik, örneğin ilk sezon sadece 7 bölüm.
1. Dünya Savaşı'nın hemen öncesinde başlıyor. Leydi ve Lord Grantahm'ın 3 kızı var ancak başta Downton Malikanesi olmak üzere malvarlığını bırakacak bir oğulları yok. O zamanların miraz mevzuatı gereği miras Lord Grantham'ın erkek kuzenine kalacak. Bu aile de bu durumun üstesinden gelmeye, çözün bulmaya çalışıyor. Sonra olaylar gelişiyor. Ana konu gayet kabaca bir anlatımla bu. Bunun dışında çok geniş bir kadro ve hemen her ilişki açısından bir entrika var. Çok sürükleyici bir dizi. BEn dış mekan çekimlerinde gösterilen güpgüzel İngiltere kırsalı manzaraları ve çay içme sahnelerindeki muhteşem çay takımları için bile izleyebilirdim gerçi :). Bu aralar favori dizim.
1. Dünya Savaşı'nın hemen öncesinde başlıyor. Leydi ve Lord Grantahm'ın 3 kızı var ancak başta Downton Malikanesi olmak üzere malvarlığını bırakacak bir oğulları yok. O zamanların miraz mevzuatı gereği miras Lord Grantham'ın erkek kuzenine kalacak. Bu aile de bu durumun üstesinden gelmeye, çözün bulmaya çalışıyor. Sonra olaylar gelişiyor. Ana konu gayet kabaca bir anlatımla bu. Bunun dışında çok geniş bir kadro ve hemen her ilişki açısından bir entrika var. Çok sürükleyici bir dizi. BEn dış mekan çekimlerinde gösterilen güpgüzel İngiltere kırsalı manzaraları ve çay içme sahnelerindeki muhteşem çay takımları için bile izleyebilirdim gerçi :). Bu aralar favori dizim.
New Girl: 2 Broke Girls'e sarmadan önce big müddet bu diziyi izlemeye çalıştım. Jess (Zoey Deschanle güzelliği), erkek arkadaşından ayrıldıktaın sonra kalacak yer aramaya başlıyor ve Nick, Schmidt, Coach isimli 3 oğlanla birlikte yaşamaya başlıyor. Arada Jess2in karakter olarak biraz zıttı olan kankası Cecilia da geliyor ortalığı şenlendiriyor falan filan.
Yaaaani, ne bileyim, espriler zorlama, dizi tutuk, Jess'in ev arkadaşı olan ve aslında sempati duymamız gereken oğlanlar antipatil geldi bana. 5 bölüm falan izledim ve usandım. Güleyim sesem güldürmedi, takip edeyim desem öyle heyecanla takip edilecek bir tarfı da yok. Çok beğeneni var ama ben sevmedim.
Multu günler!
Yaaaani, ne bileyim, espriler zorlama, dizi tutuk, Jess'in ev arkadaşı olan ve aslında sempati duymamız gereken oğlanlar antipatil geldi bana. 5 bölüm falan izledim ve usandım. Güleyim sesem güldürmedi, takip edeyim desem öyle heyecanla takip edilecek bir tarfı da yok. Çok beğeneni var ama ben sevmedim.
Multu günler!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder