Yazıya başlamadan önce iki laf yapayım şurda. "Tara" ismi size de hemmen cağnım Gone With the Wind'ı hatırlattı, Scarlett reisin acıları gözünüzde canlandı mı? 2 saniyelik bu canlanmadan sonra ama o Amerika'daydı, isim benzerliği her halde dediniz mi?
Heh işte o isim benzerliği değil de aslında Scarlett'in babası İrlandalı olduğundanmış. Yani bizim topraklarmış oralar da.
New Grange turu otobüsüne binmek için O'Connel sokağına doğru yollandık yine kör bir saatte. Aç bilaç, uykusuz sefil ama umutlu ama meraklı.
New Grange (irish divined Si An Bhru) İsa'dan önce 3200 yılında inşa edilmiş Neolitik bir yapı. Öncelikle bulunan insan kalıntıları, taşların incelemesi vsnin olduğu kapalı bir alanı geziyorsunuz New Grange'e gidince.
O kadar eski ki şu tabloda okuyabiliyor musunuz emin değilim ama piramidlerden bile önce inşa edilmiş yapı.
Kapalı alanın turundan sonra hızlıca kahvaltımızı orda yapıp dışarılara soğuklara vuruyoruz kendimizi.
Uzaktan görünüşü böyle. Yapının özelliği de şu, çok çok eski dedelerimiz öyle bir dizmişler ki bu taşları, 21 Aralık'ta güneş doğduğunda taşların arasından ayarlanmış bir açıyla sızıyor ve içeride ölülerin kutsandığı yere vuruyor. Bu güneş alma özelliğinin tesadüfi olması mümkün değilmiş. İddialaşmayın, tesadüf olamaz, ben ikna oldum ordaki anlatıcı kadının söylediklerinden.
Bu kapsamda da her sene çekiliş yapılıyormuş, şanslı bilmem kaç kişi 21 Aralık'ta orada bulunup güneş doğduğunda içeri vuruşuna tanıklık edebiliyormuş. Biz ordayken yapay ışıkla bu olayı simüle ettiler.
Bu da girişi. İçinden fotoğraf çekmek yasaktı. Canımdan kıymetli siz takipçilerim için gizli gizli de çekerdim, o tarz çapsızlıklardan çekinmem ancak içeride insan gerçekten etkileniyor, o taşların dizilişini görünce. Bu nedenle unutmuşum içerdeyken foto çekmeyi. Zaten 5 dk kalınıyor ancak içeride.
Diğer grup içeriyi gezerken biz de dışarıyı gezme fırsatı bulduk.
Şu koyunlara da bakın.
Çoraplarım beyaz değildi, beyaz bir çizgi vardı o denk gelmiş :)
New Grange'den hareket ettik sonrasında ve Tara Tepesi'ne gittik.
Tepe.
Tepedeki bir şato ve mezarlıkları.
Bu heykele de o dönemde çocuğu olmayan kadınların gidip oturması mı öneriliyormuş neymiş. Heykelin şekline bakıp sonradan da uydurmuş olabilirler gibi geldi bu hikayeyi.
Ayrıca yine kral olacaklar arasındaki sınavlar da bu tepede yapılıyormuş.
Tara Tepesi'ni de bitirince Dublin'e gönüş. Bu tur tüm günü almadı. Öğleni az geçe döndük, öğlen yemeği için Madigans'a gittik.
İçim kuruduğundan bir çorba içtim bira patates öncesi.
Madigans'ta 2 saat falan oturduktan sonra yolda birer kahve içerej otele döndük. Kahvem marshmellowluydu.
Otelde biraz dinlendik ve akşam gezmesi için yine yollar. Temple Bar'dan bir sokak resmi.
Merrion Square'e doğru yürüdük. Caddede bir mağazadan eski Guiness şişeleri.
Burası da Merrion Square. Kapanmasına yarım saat kala gitmişiz tam gezemedik.
Alabildiğine yeşillik, kuş sesleri, yağmur. Aslında vakit olsaydı 2 saat oturup insan huzurdan romantiklikten ölür mü denemesi yapılabilirdi.
Burası da Merrion Square'den çıkınca gittiğimiz Mulligan's. Best Guiness in town diyolladı. Denedik. Bir de turistik değil hiç burası. Ortamdaki tek turist biz idik. Lokal insanlar gelip tanışıyolar, muhabbet ediyorlar. Çok güzeldi ortamı. Bi de şunu söylemeyim ki tüüüm İrlanda tatilimizde kime yol sorduysak kırk saat açıp haritadan anlattı, herkes çok güler yüzlü yardımcı idi. Göz göze geldiğiniz herkes gülümsüyor idi.
Dublin 2. bölge milletvekili adayları olarak emeklilerimizin sorunlarını dinledik, ellerini öptük. Biz iktiar olursak emeklilere 3 maaş ikramiye.
Sonra aslında acıkmamış olsak da iş olsun diye gittik akşam yemeği yedik. Temple Bar'da boxty diye bi restoranda. Yemekler güzeldi.
Ve 3. günümüz de sona ermiş idi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder